29 Mayıs 2012 Salı

Düşlerde solan gülüşler



Düşlerde solan gülüşler

Gün batımı sonrası koşarak dağılan akşamın sisli karanlığı geceye bırakırken yerini, Gecenin getirdiği gölgeler kadar uzun bacaklarıyla adımlayarak kaldırımları hızla ilerliyordu sokak aralarından bir adam!
Az sonra bir kapıda durdu getirdiği haber kadar karanlıktı, omuzlarından sarkan kollarını yavaşça kaldırarak yukarıya doğru kapının ziline dokundu,
Zilin sesiyle yatağından fırlayan Elif Hanım gecenin bu uygunsuz vaktinde çalan zilden irkilerek iki aydır beklediği kötü haberi alacağının korkusu ile uyandı. 
Korkunun verdiği heyecan ile kapıya koştu, Uyku sersemi aklında bile şimdi alacağı kötü haberin idraki içindeydi. 

Parmaklarını bir katilin yüreğine geçirir gibi geçirmişti kapının mandalına dışarıdaki, gelen kapıyı zorlayınca Elif hanımın parmakları sıkışıp kalmıştı mandal ile kapının arasına.

Bir yanda geç saatin şaşkınlığı diğer yandan parmaklarının sancısı, Can haviliyle açtı kapıyı Elif hanım, Eniştesi İbrahim i buldu karşısında dağ gibi dikili pos bıyıklı geniş omuzlu pes bir ses ile Elif Hanıma, ablasının sağlık durumunun artık iyi olmadığını, onu her an kaybedebileceklerini söylüyordu. 

Elif Hanım bu habere çok üzülse de asıl korkarak beklediği haber değildi, parmaklarının acısına rağmen içinde bir rahatlama hissetti, sonra Eniştesi İbrahim e dönerek haydi beni Gülay ablama götür, onun yanında olmalıyım, diyerek, hemen yatak kıyafetlerini değiştirmeye başladı,

İçinden oğlunun sözlerini geçirirken yine kör bir düğüm sıkıyordu yüreğini oğlu Erdem ‘in memlekete gelmesi gerektiğini öyle bir ses tonuyla söyledi ki, annesine Oğlunun sesindeki bu yorgunluk ve ümitsizlik hissi Annenin yüreğindeki geri kalan tüm ümit kırıntılarını da yok etmeye yetmişti. 
Elif hanım o an oğluna cevap verecek kuvveti kendisinde bulamadı. Kadere boyun eğen bir sesle:
Tamam, oğlum gel dedi ve sustu. 

Oğlu yurtdışına kaçtığı o günden beri her yerde aranıyordu, Oğlu Erdem, yakalasalar tutuklanacak ve gözaltına alınacak, öldürülecekti belki, o kadar kayıplar vardı ki Elif hanım oğlunun da bu kader diye algılanan katliamı yaşamasını istemiyordu. 
(Oğlunun) Yüreğinin sesi ciğerlerini parçalıyordu, ya, dağ gibi hasretini basmıştı içine yaşasın canı içinde olsunda varsın gözümün uzağında kalsın diyordu Elif ana oğlu için.

İbrahim eniştenin gür sesiyle irkildi birden. Bas bir tonla hadi Elif. 
Elif alelacele üzerine bir şeyler aldı İbrahim ile evden dışarıya çıktılar dışarısı hayli soğuk Elif az önce kapıya sıkışan parmaklarının acısını ta yüreğinde hissederek çevirdi kapının anahtarını. Kapı kilitlendi, emin olmak için kapıyı geriye dogru itti sorun yoktu kapıdan uzaklaşırken, 
İbrahim haydi Elif 
Elif, geliyorum tamam diyerek buzların üzerine düşen tipi esintisi ile parçalanan kar taneleri ayaklarının altında kayar iken, düşmekle düşmamak arası bir yürüyüşle uzaklaşarak kömür dumanları içinde gözden kayboldular …

Erdem  telefonu kapattıktan sonra aldığı haberin ağırlığını yüreğinde hissetti.
Doğduğu topraklardan uzaklarda, Mültecilik ağrısıydı içini acıtan bu duygu boğumu, zaman ilerledikçe de hasret bir çığ gibi büyüyerek vücuduna yayıldı, dışarıdaki kar tipi ellerini ayaklarını üşütüyor olsada içindeki ateş alevlendikçe alevleniyordu…

 Birara mutfağa gitmek istedi ayakları taşımada onu karanlıkta olduğu yere çöktü.
Korku ile karışan karanlık, gözlerini büyütmüştü.
Gülay teyzesi için ümit yoktu artık. Teyzesi  ölecek miydi? Hiç ümit yok muydu? Ümit neydi? Kimin içindi? Birden yüreğinde tüm dünyaya ve insanlara karşı bir isyan duydu.Erdem’in yüzündeki karanlık alınan haberin kötülüğü ile beraber büyük bir karamsarlığa dönüştü.
Oysa o İnsanlar ürettiklerinden eşit pay alsınlar insan emeği yok sayılmamalı Her çalışan hakkını alabilmeliydi, sendika işe başlamadan önce işçiye verilen bir hak olmalıydı ki herkes ürettiğinin alınterinin karşılığını almalıydı.
Başka hiçbir şey yoktu aklında. Onu koministlikle suçladılar bölücülükle suçladılar terörist anarşist o her şey olmuştu birden.
Aklına gelen düşünceleri gecenin karanlığında sıraya sokmak pek mümkün olmadı. Nereden geldiği belli olmadan süzülen fersiz ışığın belirsizliği sanki duvarlara çarpıyor ve onun düşüncelerini daha da belirsiz yapmaya yetiyordu. Sonunda ne oldukları belli olmayan eşya gölgeleri arasında kendisine oturacak bir yer buldu. 

Işığa tahammülü yoktu artık. Işık, sanki Teyzesinden alacağı kötü haberi tüm şiddetiyle ortaya çıkaracak ve onu elle tutulur, gözle görünür hale getirecek kadar kuvvetli bir etki yapacaktı.
Doğduğu topraklardan uzaklarda birde annesi kadar sevdiği ve koynuda büyüdüğü Teyzesinin çaresiz hastalığı bafa çok sıkarak acıtıyordu yüreğini Erdenin..

Elif hanım hastahanenin içine girdiğinde yüzüne çarpan sıcaklık ile ellerini varlığına hatırladı başındaki örtüyü çıkardı.
Danışmadaki görevliye refakatcı bırakacağını söyleyen ibrahime görevli önce itiraz etsede elif hanımın ısrarıyla, hastanın yanına çıkmak için izin almışlardı.
Görevliye sinirlenen İbrahim hızlı adımlarla aşıyordu koridorları elif ise ardından koştuırarak yürüyordu.
Nihayet 103 nolu odanın kapısında idiler. Elif bir iç geçirdi kardeşini bu halde görmek ve hiçbir şey yapamamak içini parçalıyordu, karışık düşünceler içinde girdi odanın kapısından içeriye. Gece ne kadar sessizdi, ölüm kadar sessiz, Ablası Gülay onların geldiğini duymamıştı bile ibrahim uyandırmaya yeltendi,
 Elif bırak uyusun sen git ben buradayım diyerek ibrahimi hastahaneden gönderdi…

Ablası öyle derin uyuyordu ki kendine bir çay almak için kantine gitti elif ama kantin kapalıydı. Geriye ablasının yanına geldi, yan odadan bir kız çocuğu teyze çay içmek istersen biz denledik bizden alabilirsin dedi.
Elif ablasına baktı uyuyordu, orda su bardağını alarak yantaraftaki odaya geçti. 13 yaşlarında bir kız annesi rahim ameliyatıolalı 3gün olmuş, Annesinin yanında kalmış. Elektirikli su ısıtıcıyla çaydemlemişti.
Elif bardağı uzattı kız çay koydu bardaığ geriye uzattı baldağı alırken benim adım elif senin adınne diye kıza sordu . necla abladiye cevap verdi. Annemin adı da Gülsüm diye ekledi.
Anne gülsüm kızının böyle aktik olmasından çok hoşnut görünüyordu,
Elif allah bağışlasın çok tadlı bir kızınız var allah yüzüne baksın kimselere muhtac etmesin Gülsün amin kardeşim çok sağolasın diye cevap verdi, sohbet arası çay bitmişti.
Elif bir bardak daha çay alarak ablasının yanına döndü.
 Kapıdan içeriye girdi ablasının yanıbşındaki sandalyeye oturmuştu ki ablasının gözlerinin adığını gördü, menen ablasının yanaklarından öperek ben geldim abla canın bir şey istiyormu? İste sana yüreğimi söküp vereyim yerinden.

Ablası Gülay senin kokunu alıyorumya yanımdasınya beşka ne isterim,
Elif belli etmiyordu içten içe ağladığını kanayan gözlerini yüreğine akıtıyordu gülayın gözlerinden boşalan sular yanaklarından aşağıya sel olmuş akıyordu,
Erdem i sordu Elif e  Elif buraya gelmeden önce telefonla konuştum, biraz bizi özlemiş teyzem diyor başka bir şey demiyor, burada her şey çok güzel diyor tek eksiğim sizlersiniz diyor. Senin hstalığını duymuş illa geleceğim diye ısrar ediyor, bende gelmesini istemedim gelirse tutuklanır ve birdaha göremem diye korkuyorum.

Ablası Gülay sakın gelmesin, bu sana vasiyetim sonra gelir, ortalık düzeldikten sonra ölürsem sakın öldüğümü söylemeyin, diyerek Elif i uyarır Elif yamam canım ablam sen ne dersen ben onu yaparın sakın aklına böyle şeyler getirme diyerek Ablasını teselli ettmey çalışıyordu.

Gülay kollarını yavaşça yukarıya kaldırdı Elif önce kalmak istediğini zannederek ona yardımcı olmaya yeltendi ki , Ablası gel kollarıma diyerek kardeşini cansız kollarının arasına alıp yüreğine bamaya çalışıyordu, Sen ne kadar annen kokuyorsun diyerek Elif e sarıldı derin derin kokusunu içine çekiyordu ki birden kolları elifin omuzundan düşü verdi..
Elif öylece dona kaldı bir sür ablasının kollarında sonra birden acı bir çığlık yankılanıyordu hastahane koridorlarında Ablammmm.

Doktorlar hemşireler koşarak geldiler herkes birşeyler yapmaya çalışıyordu ya Gülay artık zamanın Öteki yüzüne geçmişti. Dünya Turu attığı gemi onu son limanda indirmişti.ki geri dönüş bileti yoktu…

Ablası Gülayın ölümümün üzerinden iki gün geçmişti ki Erdem Annesini Aradı Teyzesini sordu. Elif yüreğine tırnaklarını geçirmiş çevap verecek gücü kendinde bulamıyordu ki Oğlu Erdem, rüyasını anlatmaya başladı, dün gece teyzemi rüyamda gördüm, büyük bir gül bahçesinde birlikte geziyorduk teyzem çok neşeliydi. Yanaklarında gülücükler güller dökülüyordu güllerden teyzemin kokusunu alıyordum.
Ona doyay doya sarıldım öptüm kokladım, sonra yeyzemle tekrar yürümeye başladık teysemin yüzündeki gülüşler üşümüştü sanki anne. Sonda o gülüşlerinden solmuş gül yaprakları savrulmaya başladı, bir telaşla uyandım. Yanımda kinselerde yoktu. Teyzem nasıl Anne  söylesene,
Elif, Teyzen kesinlikle ortalık düzelene kadar senin memlekete gelmene karsı olacak kadar iyi oğlum sen bizi düşünme kendine iyi bir yaşam kurmaya bak seni çok seviyoruz. Telefon fazla yazmasın Hoşça kal canım oğlum diyerek telefonu kapattı Elif, olduğu yere çöküvedi şimdi içine akıttığı gözyaşlarını dışarıya dökme zamanıydı……..


Abdullah Oral

25 Mayıs 2012 Cuma

Sevda Ummanı


Sevda Ummanı

Gönül defterime içimde aşkı
Bir şiir selinde dizer geçerim. 
özlemler sızılar gönül evimde
Anımı bellekten  süzer geçerim. 

Elim tohmunu ekmem tarlaya, 
Zulme boyun eğmem girdim halaya, 
Mansurum kaçmadım bir gün kolaya
Hak için mezarım kazar geçerim. 

İlimin yoluna serrim veririm, 
Hak için kavgadan yılmam girerim
Al kızıl bayrağa yüzüm sürerim
Zalim oyununu bozar geçerim. 

Her şey insandadır kaderdir yazmam, 
Haktan uzak suda kir olsam yüzmem
Zalime can verir mazlumu ezmem, 
Yılanın başımı ezer geçerim. 

Ozan vurguni ser verir sır vermez
Arifler yol bilir aklını yormaz, 
Gavgasız bir dava gerçeğe varmaz, 
Sevda ummanından yüzer geçerim.

Abdullah Oral



Notlar

Nereye gittiğini bilmeyen ayaklar
Umarsız bir ayrılışa doğru sürüklüyor bedeni
yaşamın çoğalmasını beklediğimiz anlarda
Olum çoğalıyor virüs gibi gecelerde
Çoğaldıkça ölüm kırılıyor direnç
Sevginin tüm hecelerinde aykırılık büyüyor..

A Oral

Gönül Çırası


Gönül Çırası

İnsanlık içinde hakkı bulunca
Özde ikiliği yener giderim.
Arif sofrasından lokma alınca
Kendimi kendimde sınar giderim.

Yağmur dövülürmü sırca havanda
Tomurcuklanır gül aşkın tavında
Seher bülbülleri ulu divanda
Sulari adını anar giderim.

Hakkı özde bulur insanın hası
Bal olur dilinde halkın sevdası
Silinir gönülden tarihin pası
Yüreğimi aşka banar giderim.

Yoluna eyledim gönlümü harman
Düştüm ocağına derdime derman
Bu aşk mahkumuna yokmuki ferman
Bir ömür durmadan kanar giderim.

Gönül çırasını aldım eline
Takıldım giderim sülfün teline
Kapıldım bir garip sevda seline
Yüreğim girdapta döner giderim.

Siyah perçemini kadır yüzünden
Mahrum kalmasın yar gözüm gözünden
Sulariyle yandım bende özümden
Gönlüm kuş, dalına konar giderim.

Temmuzda buz tutar damın saçağı
Anadolum saklar vermez kaçağı
Boynumda biliyor çellat bıçağı
Her gelen kendini dener giderim.

Denizin içinde yaktıkça közü
Uludere kanar insanın özü
Utanır kendinden kanar gökyüzü
İnsanlığa zulmü kınar giderim.

Ayağım bastıkça acır nasıra
Özgür vatandaştık döndük esire
Bedeni kefensiz sardık hasıra
Acılar yüreğe iner giderim.

Tomurcuk çiçeğim dalda solarsa
Bülbüller  gül için heder olursa
Hüzün yine gelip beni bulursa
Yıkılır dağımda çınar giderim.

Sevgi yağmurunda gönül ıslandı
İçimdeki haylaz çocuk  uslandı
Deli gönül gayrı aşksız paslandı
Bahar yağmurları diner giderim.

Emekçinin bitmez kederi yası
Sevgisiz silinmez gönlünde  pası
Kimseler duymuyor yürekte sesi
Sızılar içime siner giderim.

Gönüllere ekttik sevgi gülünü
Mecnunla dolaştık sahra çölünü
Taşıdım yürekte şiir selini
İçimden dökülür  pınar giderim.

Uykular bölündü, amansız gece,
Dilimde sevdaya dokundu hece.
Vurguni  neyleyim bu büyük güce
Aşkın narı özde yanar giderim.


Abdullah Oral

20 Mayıs 2012 Pazar

Ödenmiş Vergiye Zam

Ödenmiş Vergiye Zam

Ödenmiş Vergiye Zam
 
2011 Mart ayının ilk haftasında Emlak vergi borcumu ödemek için Mamak belediyesine gittim.  
 vergiyi iki taksitte ödemem gerekiyordu.  
Belediye ile evimiz normal iş güzergahının dışında olduğu için. Ben yıllık vergimin tümünü yatırdım.
artık vergi ödemek  ile bu yıl  yani 2011 yılı için bir sorun yoktu bu yüzden belediye giderek benim vergi borcum var mı yada ödediğim vergiye zam geldimi diye sorgulama yapmak alıma bile gelmedi..
 
Bu yıl ki emlak vergimi yatırmak için heryıl olduğu gibi tekrar Mamak belediyesine gittim.
vergimi ödemek içi vezneye gittim. vergi hesaplandı veznedeki memur bana geçen yıldan kaalan vergi borcun var dedi. onuda alaayımmı? dediğinde şaşırdım kaldım. ben 2011 yılının iki taksitini de Marta yatırdım bu borç nereden çıktığını sordum.
Veznedeki memur 2011 yılında mart ayının son haftasında vergilere gelen zam, dan dolayı bu borç dedi.
 O an aklımdan ilk geçen bir markete gidiyorsunuz bir ürün alıyorsunuz bir ay sonra o markete gittiğinizde almış olduğunuz o ürüne gelen zam a sizden istiyorlar.
bu çok acaip bir şey o zaman insanlar birbirlerini boğazlarlar dı herhalde. 
 
Şaşkınlığım henüz geçmemişti ki bu sonradan gelen zamın birde faizi olduğunu söyleyince işte o an bu ülkede ne kadar tesadüfen yaşıyor olduğumuzu düşündüm.
Bir yıl önce vergi borcunu ver Ertesi yıl o borca daha sonra gelen zam ın da öde yetmedi birde bu zam ın gecikme faizini öde,  pes doğrusu. ama ödedim yapılacak hiç bir şey yoktu, devlet alacağını çocuğunuzun beşiğine kadar haciz getirir yine alır..
 
Veznede Memura tamam Öyleyse size ben ilk taksiti ödüyorum. ikinci taksiti sonra öderim bu ara zam gelirse hiç değilse faizini ödemek zorunda kalmam diyerek. bu yılki emlak vergisinin ilk taksitini yatırdım.
siz siz olun verginizi bir seferde ve son güne gelmeden yatırmayın. sonra gelen zamlara da faiz ödemek zorunda kalırsınız. 

Yüreğimde İbrahim’in Sesi Var

Yüreğimde İbrahim’in Sesi Var

Ben bu kavgaya yürek verenin sevdalısıyım. 
Alanlarda yalnız bırakma beni ki
                               Büyümesin yalnızlığım.
Bil ki ben senin dirilişinin varlığıyım.
Ondandır işkencede yargısız katlolduğum..

Ben bu kavganın erguvanlı çiğdemli çiçeğiyim
Bak işte gelincikler açmış
İşkence darbeleriyle bedenimde
Ellerimde hürriyet baharının mor sümbüllü

Geldim eğilen başlar üzerine dikleşmeye
Düğün kınasıyla kınalayacağım yeryüzünü.
Ben öfkeyim zorbanın esaretine dikleşen!..

Özüm karanfillerin kızıl rengine vurulmuş
Güneşi çalınan ormanların özgürlüğüyüm.
Anadolu gibi bilenir dilimde sevdası hürriyetin
Bütün halkların sevdalısıyım yetmiş iki milletin!..

Saçarlımı rüzgara
            Göğsümü hain kurşunlara açmışım 
Başımda çıldıran bir kızıl bayrak düşlerinde
Ve sonra top. top gülücükler açacak
Çocukların yaralı kirli yüzlerinde!...

Boynumda zincir ayaklarım yalın çıplak
Parmaklarım buz kesiği!
Şehirlerde aç yatan
Köprü altı çocuklarını düşünüyorum!
İşkencede direncim oluyor çocukların çığlıkları
Biliyorum ben çözülürsen çocuklar ölecekler…

Yılmadı yıldıramadı İbrahim kaypak kayayı zulüm
Bedenindeki işkence darbelerine aldırmadan
Dudaklarından son sözlerle
O hala sevdayla aşkla umut devrediyor yarına!

Bedenim sizin mutluluğunuza açmış kızıl karanfil!
Gayrı yüreğimin kapılarını,
Karanlığın, açlığın, yalnızlığın,
Ve kimsesizliğin, bitişine açıyorum şimdi!.

Karaltında nasıl güçlenerek kalkıyorsa buğday taneleri!
Gün gelir benimde öylesine dikleşir başım
Ayaklanır kalkar düşüncelerim!
  Ambarda buğday,
       Testinizde su,
             Tencerede aş,
                  Çıkınınızda ekmek olmak için!..........

A Oral

Susma Uyan

Susma Uyan

Ölüm uykusundan gafletten uyan
Uyan ki hırsızda huzur kalmasın
Boşa geçen her gün yarından ziyan
Uyan ki bahçende gülün solmasın

Zulme bilemeli emekçi dişi
Uyan bilincinle düzelt gidişi
Uzan şu şaltere ya da çek fişi
Uzan ki yarın uzak olmasın

Özümde yanıyor kandilim çıram
Sana ses verdim gelmez mi naram
Emekçi susarsan sarılmaz yaram
Susma ki analar saçın yolmasın

Eğildik önünde dedik ki bu bey
Her gelen sofradan çaldılar bir şey
Ondandır hüzünlü öter oldu mey
Uyan seni gören ölü bilmesin

Öldürür insanı sarı sıcaklar
Susmakla kapanmaz gayrı açıklar
Gelecek günlerde doğan çocuklar
Gönül defterinden seni silmesin

Kendi yüreğine geçir tırnağı
Viran olsun kanlı zorbanın bağı
Uyandır içinde uyuyan dağı
Susma ki Vurguni böyle ölmesin..

Abdullah Oral

Yeşil ÜnyeYolu

Yeşil ÜnyeYolu

Yeşil Ünye! m yolun aşkın yoludur
Ömür hasretinle sökülür gider
Yalı boyu âşıkların doludur
Hasretin dağ olur yıkılır gider

Sarp kayalar yol keser yol vermezse
Bülbül neyler gül dalını sarmazsa
Yiğit sevdiğinden vefa görmezse
Ölmeden kabrine çekilir gider

Kaleden aşağı esince yelin
Sevdiğinden ayrı düşerse gelin
Akçay ırmağından taşınca selin
Gözlerim içime dökülür gider..

Vurguniyim gülüm bağda solunca
Durmak olmaz gayrı limit dolunca
Hasretin içinde volkan olunca
Canım bedenimden sıkılır gider

Abdullah Oral

Gönül Sazım

Gönül Sazım

Sen gittin yar hallerimi
Bilenim olmaz neyleyim
Kanayıp giden gözümü
Silenim olmaz neyleyim

Yar gönlüm mahşer yerinde
Sarılmaz yaram yarında
Köleyim aşk pazarında
Alanım olmaz neyleyim

Sensiz dumanlandı başım
Belli değil yazı kışım
Zehir olur ekmek aşım
Bölenim olmaz neyleyim

Perdelerde saklı nazım
Tezenede gizli sızım
Paslandı gönülde sazım
Çalanım olmaz neyleyim

Duygularım sensiz esir
Gelen günler olur asır
Yüreğim hep hüzün taşır
Gülenim olmaz neyleyim

Bir unut yok gelen günde
Yüreğin esirdir sende
Kendimi ararım bende
Bulanım olmaz neyleyim

Gayrı Vurguni yaşlandı
Dillenen gönül uslandı
Kapımda kilit paslandı
Gelenim olmaz neyleyim 

Abdullah Oral

29 Nisan 2012 Pazar

Hayat ve Gerçek

Hayat ve Gerçek Anların andacıdır yaşadıgım zamanlar Kalbimin içinde bir sevda meteoru var Belki de hayatta son kez bakışıydı gözleri derinlemesine dalip kalmıştı O çok sevdigi mavi sulara.. Suskun yanlızlığa ağlayan gecede Üç beş martı gelip kondu yanı başına! Kendi yüreğine söz veriyordu Sırlarını denizin dibindeki. Midye kabugumun içine gömecegine! Dağlarında zemheriya inat Bir özlemdi kardelen çiçegi Ki kökünde ___yanlızlığımın derin hıçkırığı vardı, Birde ayaz gecelerde dilimi yakan isyanım.. Demir potalarından arta kalan düş kırıklıkları Param parça yaralı parmaklarda! Çaresizliğimle sulama beni hayat Benim susuzlugum hürriyet ki, sensiz bogulsam sularında ________Yined dudagımda kurur adın! Yüreğinde filizlenen isyanın O şanlı kavgasıydı hayatının gercegi Susmak esir düşmesiydi Hürriyetin Ki başı dik ölmeli! vurguni ozan ________________böylede bilinmeli! O düşünce zaferi içinde hazırdı ölüme.. Abdullah Oral

19 Nisan 2012 Perşembe

Sevda değil mi?






Sevda Değilmi ?

Dost a şifa olur dost’un nefesi
Dostluğu paylaşmak sevda değil mi?
İnsan dır insanın gönül Kabesi
Kırk kapıyı açmak sevda değil mi?

Bülbül gülden uzak gönül yasında
Can kuşu aşk diler her nefesinde
Dost gönül bağında dem sofrasında
Güllerini seçmek sevda değil mi?

Gerçeğe gel durma öyle batında
Bülbül gülü sarmış yar sıfatında
Erenler deminde erler katında
Dost dolusu içmek sevda değil mi?

İmgelerin kalpten kalbe akışı
Bir ömre bedeldir gülün bakışı
Aşkı muhabbetin yürek yakışı
Ateşlerden geçmek sevda değil mi?

Güle aşkla bakmak ibadet derler
Bir sevda yoluna verildi serler
içim kıpır kıpır ellerim terler
Kanatlanıp uçmak sevda değil mi?

Bir sevdaya düştüm göz pınarına
Canan aldı beni sürdü narına
Vurguni ozanım, bir, gülüş uğruna
Bu dünyadan göçmek sevda değil mi?

Abdullah Oral



14 Nisan 2012 Cumartesi



Saklı Düşler

Yine yüreğinin yelkovanı takıldı, koptun benden bu akşam.
Şiirler bile sürgünde benden gittiğin o günden sonra
Yokluğun içimde acıdan arsız ki kararmış kelam dağarcığı
Delilik kanımın renginde benim, iflah olmaz çocuk yanım
Bakışlarının karanfil derinliğini saklı düşlerime. Taşıyorum

Zamanda donukluk eskiyor elerimde sıcaklığın
Kadehlerde eskittim bulutlara sığıntı gençliğimi
Sol yanımda tarifi olmaz, allahsız ağrılar
Yine yol ayrımlarında düşerim, sensizliğin
Yine yokluğunun sapağındayım, kendime. Şaşıyorum

Bana yasak şehirler kuruyorum, emekçi ellerimle sana
Bir bilsen kaç mevsimler eskittim adına
İlk bahar sabahlarımdan eksilmez kahroluşlarım
Kaç mevsim nisan yağmurlarıyla ıslatır bedenimi.
Hiçbir şey yıldıramadı beni ya, ben sensizliğe.. Üşüyorum..

Gönül dağlarımın sellerinde boğulur yüreğim
Bedenimde yaşadıklarımdan arta kalan sızılar
Dağlardan sürüklenmiş koyaklarına da
yuvarlanmış uçurumlarından yarın hayallerim..
Ellerin tutamayacak kadar yorgun yüreğim.. Düşüyorum..

Sensiz kabuslarda boğulurken, bu sokakların
Üzerinde bembeyaz bir gelinlik, sana uyanırım
Sana yürür. yeni şafaklara dağılan düşlerim.
Ki elimde ki nasırda sana kanayan avuntularım!
sancılar içinde geceliyorum ölemiyor.. Yaşıyorum…

Abdullah Oral






Gerçek Üstü Sancılar

Ayrılık akşamlarının külrengi bulutlarına inat!
Zakkumlar, gül bahçesi içinde çiçeklenir..
Ayrılık ki, zamansız, kokusuz ve dumansız,
Nasılda yakar kavurur insanın yüreğini…

Karartılmış bir ufkun Ardına sığınarak
Rüya sapağında inmek için hayatın
Günlerce umut dümenini çevirip dururlar
Yaşam kuytu enginlerine saklanan bedenler.

Karanlığın içinde gölgelerini küçültüp
dağılan saçlarında dilimlenen ışığı
mısra kurşunu,/ şiir kanatlarıyla geçtiler
____________ korku tünellerinden…

pul pul kabaran denizlerde
bakışların ayazında üşürken yürekler
karanlıktan yeni çıkan gözler
Küçük dalgalarla batıp çıktıkça
                          gerçek üstü sancılara!
Gizem sularına bıraktılar kayıp yanlarını..

Abdullah Oral






Dert Heybesi

Umutları yüklenmişsin ya,
Dert heybesinde saklı yürek sızlıarın.
Belkide korkuyorsundur
Anlamsızlığına anlam katılmasından.

Bir ömür kadar kısa yol varılan
Gözsüz kolların, kör bakışlarına yorgun
Her şey bir film şeridi kadar kısa yarına
Yürürsün üzerine senden uzak bir hayatın
Bilmelisinki ölüm yaşamı titreten
­­­­­­________Nefesinden doğmuştur...

Sen bilinmezliğin sapağında beklerken
Düşünülmemişliğin can telaşında
Erişilmez umutlar, gölgelenir üstüne.
Yağmursuz çiçeklerin,
İlk bahar sevdasıdır, köklerinde saklı kalan..

Sıcaklığı yok olmaz, ellerimden ellerinin
Gözlerim gözlerinde renklenir,
Her aşkı bir sonu var sanma,
Aşk yarası şarapnel izi gibi_
Yapışır yüreğinede hatıraya gizlenir,
____Geçmişin, gülümseyen, yüzünde….

Abdullah Oral






Ben Seni Ölümüne Sevdim

Gidişin!
Akan bir damla göyaşıydı gözlerimden süzülen,
Şiirlerin dile geldiği türkülerdi yandığım,
__________O anı yaşadım ardından

Ben seni ölümüne sevdim anlamadın!
_____Yandım nevroz ateşleri gibi de!
Yine küllerimden yaratıp kendimi
_________Ayaklarına secdeye durdum,
Yine anlamadın bu sevdayı, çekip gittin….

Güneşimin önüne geçip,
__Beni ısıtmasına engel olduğun bu aşk,
Bazen boran, bazen fırtına, oldu
Sayıklamalarımı da alıp götürdün benden.

Sen bu aşkı farketmedip_
_____Hisettinmi benim kadar,
Yaşadınmı iliklerine kadar tiril tiril titreyerek
Ben ne zaman gözlerime dokunsa gözlerin
Yüksek voltaj elektirik akımında kalmış gibiydim!

Ben seni ölümüne sevdim
Sen her zaman;
Kara bulutum oldun yağmurları yağdıran..

Sen yüreğimin kumsalında büyüttüğüm çiçek,
Dalgalar sevişirken kumsal ile
Dudaklarında nemli tuz tadına dokundum.
Ki yandığım andı!. 
Albatrosların can hıraş çığlıklarında, sevmiştim seni….

Masmavi gözlerinin, köpük köpük dalgaları arasında,
                                Ben seni ölümüne sevdim!!!!!!!

Abdullah Oral







Adı Sevda

Ey içimdeki kıvılcımı alevlendiren şey
Şimdi savurmalıyım seni yaşanmış tüm zamanlara,
Deli yüreğim kanat çırpıyor  sevdana
___________.gözlerimde yine yağmur..

Kelebekler gibi uçarken ilk bulkuşmamızda,
Aşkı kollarınla sunduğum o mutluluk anı,
Şimdi sensizliğe üşümüş dudaklarımda, aşk
­­____________Yokluğunun ateşiyle eridi bitti.

A Oral







Takvim Yaprakları

Ey yüreğimi benden alp kaçıran sevgili,
Benden uzaklaşan her adımımla,
Hhapsettin beni anılar sokağına..

Takvim yaprakları
Sensiz geçen günleri döküyor gözlerime pul pul
Yüreğim artık hiç sahiplenilmeyecek
_______Olmanın burukluğunu yaşarken,
Gözlerinin Gözlerimde bıraktığı izin
Mavi düşleriyle avundu yalnızlığım,

A Oral








Dokunmayın kirpiklerime
Silmeyin hüzün yaşlarımı!!
Bırakın gözlerim kanasın sessizce!
Varsın  eritsin yüreğimi yokluğunun volkanı ....


Sevda Ateşi

Yokluğunda bedenimi ölum kokan alevler sarıyor
Gelişlerine özlem yağmurları yükleyerek 
Umarsıza can çekişiyor gözlerim..

Ey yüreğim bırak hıçkırığımla boğulsun gece..
Son tebessümlerin izleri yapışıp kalan yanaklarıma..

Yüreğimin titreyen sesine dokunuyor, martı çığlığı,
Acılarım ruhumun süzgecinden geçer iken..
Bırakın hüznün seline tutulsun..
Yüreğimin duvarlarında kırılgan gözyaşlarım!!
-

Yoksun gözlerim karanlığın göğsüne saplandı kaldı..
Çık bir gel, ki ecelim olsun gelişin.
Gözlerin dokunsun icime özgürce.....


A Oral








Çile İpliği

Gözlerinin gizemli aynasında
Saçlarını tarayan gönlümü, nasıl sustururum sensiz
ikinci bahardı, içimde seninle filizlenen,
Görmediğim aşk, sevda çiçekleriydi yeşeren.

Yağmur, yine aynı yerden yağıyor
Hüznü kalbinde saklayan sevda bulutlarından
Şimdi dilimde içime dokunan sitemler
Gözlerinden dökülen pırlantalar kuşatır sokakları...

Çile ipliğiyle örülmeyl bekleyen yaşam ellerimde
Yüreğim pişmanlık tezgâhında dokuyor, aşkı
Sineye çekilen acılarla, gecenin duvarına!
Camlarına titrek damlalar düşüyor odamın!
________________Ben sensizliğe üşüyorum!...

A Oral













Susma Haykır

Susma artık konuş, ömrümce sustun.
Ellerimde zincir olma bu sene
Dur yeter kanayan yerime bastın
Zulmü kendine hak bilme bu sene

Nasırlı ellere nedir eziyet.
Kelepçe yürekte kötü vaziyet
Kalmadımı sende hiçbir haysiyet
Dikil dikleş gayrı ölme bu sene.

Sen emekçi aşkın yanık sevdasın
Bu kavgada bitmez sanık sevdasın
Yoksulun içine dönük sevdasın
Umudu rüzgara salma bu sene..

Sen dağlardan çoşan o büyük selsin
Susma haykır gayrı rüzgarsın yel sin
Bilekte zincirin bir dile gelsin
Serefsize secde kılma bu sene..

Sen gözümün nuru, yürek isyanım
Sen yoksun alanda dökülür kanım
Sensiz köpeklere yem bu bedenim
Kardelen ol dik dur yılma bu sene.

Vurguıni ozanım susanlar ölür
Susma can yoldaşım susma ne olur.
Gerçekten isteyen hakkını alır
Susarsan kapımı çalma bu sene…

A Oral









Ayrılığa Dair

Seni benden alıp nereye böyle
Gönl bahçıvanın  çiçeklerinden yoksun ne yapar
yüreğimden gayrı ırmak akamıyor, kaynağı kuru
Sen gidersen gözlerimde umutur gayrı bakmayı
Bir başıma yalnız yıkamam sensiz  yalnızlığın duvarını...

Hep böyle mi kalacak varlığınla yokluğun savaşı
Ya kazanan kim olacak bu savaşta yoklar onlar öyle mi

Şikayet etmedim hiçbir zaman bekleyip durdum,
Yanımda olsaydın keşke, dertler üstüme gelseydi,
Acılara birlikte göğüs gerseydik hep sevseydik,

Ne uzanan bir el kaldı elime
_____Nede gözlerime iz bırakacak iki göz,
Gayrı sensiz kimseler erişemez yorgun yüreğime
Sensizliğin boşluğu sensiz nasıl yaşam dolsun,

Gidişin sonbahar gibi hüzün getirdi evime
Ömür kara kışa giriyor ikinci bahar zor bu gidişle,
Dünlerde kaybettim yüreğimi, yarınlar yok şimdi….

Ama sen varsın!
Seni benden ne kadar uzaklara götürsende
İçimdeki seni asla söküp alamazsın yüreğimden
Hala dudaklarımda nefesini izi var.
                                    Dilimde teninin tuzu..

Yüreğinin ıssız kumsalında olmak vardı bir başıma,
Sarhoş zamanların aykırı sevdasını yaşamak.
Bir damla sevgiye muhtaçtı yüreğimle,
özlemleri gönlümde barındıran gülüşlerinden
                               Öpmek vardı şimdi ama yoksun….

Abdullah Oral













NOTLAR

Bu gece sana geldim sende yanmaya
ben yok oldum,hırçın taşkın sellerde
Kelimeler dökülür,dudaktan kalbe

_____________
Gün doğumuyla yanlızlığımın, gece nöbeti bitecek
Dinecek yüregimde, kopan fırtınaların, çığlığı
İçimdeki azgin dalgalar dindi, deniz sütliman
Güneşin doğusunu seyretmeye gidiyorudum!
_____________ Batışına esir düştüm…

__________________
Hoyrat mırıldanışlar yoruyor şarkıyı...
Artık yeni türküler söylemenin vakti,
Yüreğimizi karadenizin serin sularına bırakır gibi.
Acıların yaşanmışlığına, hiç aldırmadan,
Sanki dün hiç olmamış,
Yarına umudu yüklemenin zamanı geldi gibi…

Abdullah Oral











çimde bir çocuk var, durmadan konuşuyor, sus diyorum anlamıyor
Susmak aykırımdır diyor, inadına konuşuyor sanki dinleyeni varmış gibi..
Neden diyorum ___Sustuğum gün öldüm bil diyor….



















 Her Şey Param Parça

Girdabına kendimi bıraktığım anılar
Kayıp geçmişimden nefesini bulma çabasında.
Sevda
  Küflü bir gençliğin
    Son nefesinden kalan yürek sızısı
Can! tene sığamayacak kadar sıradışı bir emanet...

Çerçevesi kırık ayna gibi gönül evim_
Ne yana çevirsem başımı, her şey param parça
Dağılmış ortalığa_
İmamenin dibinden kırık, ya sabır tesbihi…

Zaman yılın en uzun gecesi takılı kaldı
Akrep yorgun  adımlarla devam ediyor yoluna
Bizim varoşlarda papatyalar bile, siyah açıyor,

Soluk bir yüzden saklayabildiğim direncim
Hala kendi halinde bileniyor içimde cesaretle
Yarım hafızamla biriktirebildiğim ne varsa,
__________Ganimetten, sayılıyor bu gece

Dilimde notası yarım kalmış şarkılar
                    kendini yüreğini dişleyerek
                             Yırtıyor karanlığı,                            
Şaşkın dudaklarımda avare türküler ıslanır şimdi.

Cemrelerin düştü toprağın ısınmasını beklerken
                                           üşümüş yüzler.
Yarınlarına gelecek baharın müjdecisi
________Şimdi eyvallahla ısmarlanmış, umut

Ayın şavkı avcumun içinde ki nasırları gösterirken,
Saçlarımda ki yıldızları topluyorum bu gece,
Bozguna uğramış yeminler dilimi dişlerken…






Abdullah Oral